İmâm-ı Âzam Ebû Hanîfe (r.a.)’in hayatı hakkında eser yazanların çoğu, onun hoca ve talebelerinin sayılamayacak kadar çok olduğunu kaydetmekte ve meşhur hocalarından sekiz yüz tanesini tespit etmektedir. Hocalarıyla ilgili müstakil eser te’lif edenlerden bazıları üç binden fazla hocası olduğunu zikretmektedir. Birinci ve ikinci asırlarda Kûfe, Basra, Medine ve Hicaz bölgesinde binlerce âlim bulunduğu dikkate alınırsa hocalarıyla ilgili verilen rakamların mübâlağa olmadığı söylenebilir. Burada önce onun tanınan hocalarını zikrettikten sonra kendilerinden en çok istifâde ettiklerini tanıtacağız. Diğer hocalarını ise müstakil bir başlık altında ele alacağız.
İmâm-ı Âzam Ebû Hanîfe (r.a.) fıkıh, hadîs ve kıraat ilimlerinde tanınan birçok âlimden istifâde etmiştir. Fakih, müftü, muhaddis Atâ b. Ebû Rebâh, hadîs imâmlarından Âmir b. Şerâhil eş-Şa‘bî ve Cebele b. Sühaym, Adiy b. Sâbit, Ebû Hüreyre (r.a.)’in talebesi ve râvisi Abdurrahman b. Hürmüz el-A‘rec, önde ge- len muhaddislerden Amr b. Dînâr, Ebû Süfyan Talha b. Nâfi’, Medineli yedi fakihten İbn Ömer (r.a.)’in azâdlısı Nâfi’, Enes b. Mâlik (r.a.)’in râvisi Katâde b. Diâme, Avn b. Abdullah b. Utbe, Abdullah b. Mes‘ud (r.a.)’in talebelerinden Kasım b. Abdurrahman b. Abdullah b. Mes‘ud, Muhârib b. Disar, Abdullah b. Dînâr, Hakem b. Utbe, Alkame b. Mersed, Ali b. Akmer, Abdülaziz b. Refi’ bunların hepsi güvenilir muhaddislerdendir. İbn Abbas tefsirinin râvisi zayıf olduğu söylenen Atıyye el-Avfî, yanından ayrılmadığı Hammad b. Ebû Süleyman, Ziyad b. Alaka, Seleme b. Küheyl, Âsım b. Küleyb, Simak b. Harb de muhaddistir. Kıraat âlimi Âsım b. Behdele, Süfyan es-Sevrî’nin babası Saîd b. Mesrûk, Abdülmelik b. Umeyr, Ehl-i beyt soyundan Ebû Ca‘fer el-Bâkır, tanınmış muhaddis İbn Şihab ez-Zührî, Muhammed b. Münkedir, Ebû İshak es-Sebiî, tanınmış muhaddislerden Mansur b. Mu’temir ve Müslim el-Bıttîn, Yezid b. Suheyb, Ebü’z-Zübeyr, Ebû-Husayn el-Esedî, Atâ b. Sâib, Medineli yedi fakihten Hişam b. Urve, Şeybân en-Nahvî, aynı zamanda talebesi de olan Mâlik b. Enes de İmâm-ı Âzam Ebû Hanîfe (r.a.)’in ilim aldığı tanınmış hocalarıdır. Burada bunları özellikle zikretmemiz, Atıyye el-Avfî hariç hepsinin güvenilir olmasıdır. Atıyye el-Avfî ise, ileride müstakil olarak ele alacağımız üzere, bazı âlimler güvenilirliğini belirtmişlerse de çoğunluğa göre zayıftır. Bunlar içinde bir kısmı diğerlerinden daha da tanınmıştır. Çünkü Halîfe Mansur ilmî kimlerden aldığını sorduğunda İmâm-ı Âzam Ebû Hanîfe (r.a.), bunlar arasından bir kısmını övgüyle zikrederek şöyle demiştir: İbn Ömer, Ali b. Ebû Talib, İbn Mes‘ud, Enes b. Mâlik ve Ebû Hüreyre (r.a.e.)’in ilimlerini talebeleri vasıtasıyla elde ettim. Bu sebeple aşağıda söz konusu sahâbîlerin en tanınmış talebelerini, kısa hayatlarını zikrederek inceleyeceğiz.
1. Atâ b. Ebû Rebah
İslâm ve müslümanların müftüsü ve fakihi Ebû Muhammed Atâ b. Ebû Rebah el-Kureşî, Mekkelilerin azâdlısıdır. Hz. Osman (r.a.)’in hilâfeti sırasında doğdu. En çok İbn Abbas (r.a.) olmak üzere Ebû Hüreyre, Âişe,Ümmü Seleme, İbnü’z-Zübeyr, Râfi’ b. Hadîc (r.a.e.) gibi sahâbîlerden hadîs rivâyet etti. Mücahid, Ebû İshak es-Sebiî, Katâde b. Diâme, Amr b. Şuayb, Mâlik b. Dînar, İmâm-ı Âzam Ebû Hanîfe, Cerir b. Hâzim, Üsâme b. Zeyd el-Leysî, İsmail b. Müslim el-Mekkî, Berd b. Sinan ve bunların dışında binlerce âlim ona talebe olmuş ve ondan rivâyette bulunmuştur.
Âlimlerin onun hakkındaki açıklamaları şöyledir: Mekke’de fetvanın mercii olmuştur. Hac esnasında insanlara Atâ’dan başkası fetva vermesin’ diye ilan edilirdi. Büyük tâbiîlerden olup güvenilir biriydi. Kendisi; “İki yüz sahâbi ile görüştüm” demiştir. Sika, fakih ve çok hadîs bilen bir âlimdi. Siyah, yassı burunlu, bir gözü kör, çolak olmak gibi fizikî kusurları bulunmakla birlikte ilim almak için insanlar onun etrafını sarardı. Emevî hânedanına karşı halîfeliğini ilan eden Abdullah b. Zübeyr’in yanında yer almış ve bir çarpışma esnasın da kılıç darbesiyle bir eli kesilmiştir. İnsanlar Ebû Ca‘fer el-Bâkır’ın etrafında toplandıklarında onlara; “Size Atâ’yı tavsiye ederim, çünkü o benden daha hayırlıdır” demiştir. Yüz yılı aşkın uzun bir ömür yaşayan Atâ b. Ebû Rebâh senesinde irtihâl etmiştir.
2. Abdurrahman b. Hürmüz el-A‘rec
Ebû Dâvud Abdurrahman b. Hürmüz el-Medenî el-Hâşimî, Medinelilerin azâdlısı olup daha çok A‘rec diye tanınmaktadır. Hafız, sika, huccet gibi üst seviyede lafızlarla güvenilirliği ifade edilen A‘rec, fakih ve kıraat âlimi idi. Mushaf yazmakla da meşgul olan A‘rec, Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyette bulunmuş, Ebû Saîd el-Hudrî (r.a.)’dan da hadîs işitmiştir. Kendisinden de başta râvisi Ebü’z-Zinad, Zührî, Salih b. Keysan, Yahya b. Saîd el-Ensârî, İbn Lehîa, İmâm-ı Âzam Ebû Hanîfe (r.a.) olmak üzere birçok kimse rivâyette bulunmuştur. A‘rec’in şöyle dediği nakledilir: Mü’minleri Ramazan’da kafirlere lanet ederken gördüm. İmâm Bakara sûresini sekiz rekatta okuyordu. On ikinci rekata başladığında ise kısa okumaya başlardı. A‘rec, Arap dili ve ensap konusunda da sayılı âlimlerden biriydi. Arap dilini Ebü’l-Esved ed-Düelî’den öğrenmişti. Ömrünün çoğunu Medine’de geçiren A‘rec, son döneminde Mısır’a hicret etti. Murâbıt olarak yaşadığı İskenderiye’de 117 senesinde seksen yaşlarında irtihâl etti.
3. İbn Ömer (r.a.)’nın Âzâdlısı Nâfi’
Ebû Abdullah Nâfi’ el-Kureşî, müftü, güvenilir râvi ve Medine’nin âlimi, fakihi ve onların âzâdlısıdır. İbn Ömer (r.a.)’nın ilmini sonraki nesillere aktaran kimsedir. İmâm Ebû Hüreyre (r.a.), Âişe, Râfi’ b. Hadîc, Ebû Saîd el-Hudrî (r.a.e.) ve başka birçok sahâbîden hadîs rivâyet etmiştir. Zührî, Eyyüb es-Sahtiyânî, Humey- dü’t-tavîl, İbn Cüreyc, İbn Avn, Ebû Hanîfe, Mâlik b. Enes, Leys b. Sa‘d, Yunus b. Yezid gibi âlimler de kendisinden hadîs rivâyet etmişlerdir. Henüz İbn Ömer (r.a.)’nın kölesi iken ilmî otorite olmuştu. Bir gün Abdullah b. Ca‘fer, İbn Ömer (r.a.)’ya on iki bin dirhem karşılığında onu kendisine satmasını istedi. İbn Ömer (r.a.) buna karşı çıktı ve Nâfi’i Allâh rızası için azâd etti. Bunun üzerine Nâfi’; “Allah beni azâd edeni azâd etsin” diyerek İbn Ömer (r.a.)’ya duâ etti. Ömer b. Abdülaziz (r.a.), Nâfi’in ilmî değerini takdir etmekteydi. Halîfe olunca onu Yemen’e zekat memuru olarak görevlendirdi. Ölüm döşeğinde ağlaması üzerine sebebi sorulunca; “Sa‘d’ı ve kabrin darlığını hatırladım” diye cevap vermiştir. 120 senesinde irtihâl etmiştir. 117 senesinde irtihâl ettiği de söylenmiştir.
4. Katâde b. Diâme b. Abdülazîz
Ebü’l-Hattâb Katâde b. Diâme b. Abdülaziz es-Sedûsî, hadîs hâfızı, müfessir, fakih, müfessir ve muhaddislerin önderi bir âlimdir. Doğuştan a‘mâ olan Katâde, râvisi olduğu Enes b. Mâlik (r.a.)’le birlikte Kûfe’de kaldıktan sonra Basra’ya yerleşti. Abdullah b. Sercis, Ebu’t-Tufeyl el-Kinânî, Zürâre b. Ebû Evfâ, İkrime, Saîd b. Müseyyeb, Hasan-ı Basrî (r.a.e.) gibi âlimlerden hadîs rivâyet etti. Eyyüb es-Sahtiyânî, İbn Ebû Arûbe, Ma‘mer b. Râşid, Evzâî, Şu‘be b. Haccac, Hammad b. Seleme gibi âlimler de kendisinden hadîs rivâyet etmiştir.
Âlimler, güçlü hâfızası insanlar arasında darbı mesel haline gelen Katâde’nin adâlet ve ilmî otoritesinde ittifak etmişlerdir. Ancak âlimler, onun şerri kullara hamlederek bir anlamda kader kapsamından çıkardığını söylemişlerdir. Bu sebeple Zehebî onunla ilgili; “Allah onu affetsin, şerri, kullara hamleden bir kader anlayışına sahipti” açıklamasını yapmıştır. Bununla birlikte âlimlerin tamamı onun doğru sözlü, adâlet ve güçlü hâfıza sahibi olduğunu ifade etmişlerdir. Yaratıcıyı ta‘zim ve tenzih amacıyla bid‘ata bulaşanları Allâh (c.c.)’un affetmesini umarız. Çünkü Allâh (c.c.) kullarına karşı adâlet ve merhametiyle muamele eder. Ayrıca böylesi zekâsı, engin ilmî ve hakkı arayışı ile tanınan ilim önderlerinden birinin doğruları çok ve takvasıyla da tanınıyorsa iyilikleri zikredilir hataları ise bağışlanır ve görmezlikten gelinir. Bid‘ati ve hatasına ise tâbi olunmaz. Allâh (c.c.)’den onun bağışlanmasını dileriz. Katâde 117 senesinde irtihâl etmiştir.
5. Hişam b. Urve b. Zübeyr b. Avvâm
Ebü’l-Münzir Hişam b. Urve b. Zübeyr b. Avvâm el-Kureşî el-Esedî el-Medînî, babası Urve’nin râvisi ve fakih bir âlimdir. Babası Urve ise Hz. Âişe (r.anhâ)’nın râvisidir. Hişam babasından başka amcası Abdullah b. Zübeyr (r.a.) ve pek çok sahâbîden de rivâyette bulunmuştur. Kendisinden de Mâlik b. Enes, Şu‘be b. Haccac ve Süfyan es-Sevrî gibi önde gelen âlimler hadîs rivâyet etmişlerdir. Vüheyb onun hakkında şöyle demiştir: Hişam b. Urve bize geldiğinde Hasan-ı Basrî (r.a.) ve Muhammed b. Sîrîn gibi bir âlimdi. O çok hadîs bilen, sika, sebt ve huccet lafızlarıyla nitelenen güvenilir bir râvidir. Kûfe’ye üç defa gelmiş ve orada hadîs rivâyet etmiştir. Ömrünün sonuna doğru hâfıza gücünü yitirdiği ile ilgili haberler sahih değildir.Hişam b. Urve cömert ve insanların ihtiyaçlarını karşılayan bir kimseydi. Onunla ilgili şöyle bir olay anlatılır: Bir gün halîfe Mansur’un huzuruna girerek; “Ey mü’minlerin emîri borcumu ödeyemiyorum” dedi. Halîfe; “Borcun ne kadar” diye sordu. “Yüz bin dirhem” dedi. Halîfe; “Bu ilim ve faziletine rağmen ödeyemeyeceğin yüz bin dirhemi nasıl borç olarak alıyorsun?” diye sordu. Hişam b. Urve bu soruya; “Ey mü’minlerin emîri, iki gence ev aldım ve onları evlendirdim. Bunu hoşlanmayacağımız kötü fiilleri işlemelerini engellemek amacıyla Allâh (c.c.)’e ve mü’minlerin emîrine güvenerek yaptım” karşılığını verdi. Bunun üzerine halîfe yaptığı işten hoşlanarak ona istediği parayı verdi. Hişam b. Urve,146 senesinde Bağdat’ta irtihâl etmiştir.
6. Hammâd b. Ebû Süleyman
Ebû İsmail Hammâd b. Ebû Süleyman el-Kûfî, babası Eş‘arî kabilesinin azâdlısı olduğu için mevle’l-Eş‘ariy yîn diye de nitelenir. Aslen İsfahanlı’dır. Yaklaşık otuz sene Irak’ın görüş ve fetvalarına müracaat edilen fakih ve önderi oldu. Fıkıh ilmini İbrahim en-Nehaî’den öğrendi. Enes b. Mâlik (r.a.)’den hadîs rivâyet etti. Ebû Hanîfe (r.a.)’den önce re’y ve kıyası en iyi kullanan bir âlimdi. Zekî, zengin, cömert, giyim ve kuşamına özen gösteren, onuruna düşkün biriydi. İbrahim en-Nehaî’ye; “Senden sonra kime soralım?” denildiğinde; “eş-Şeybânî” diye cevap vermiştir. eş-Şeybânî ise Hammâd b. Ebû Süleyman’ı hep övgüyle anmıştır. İbn Şübrüme ve Şu‘be b. Haccac da ondan övgüyle bahseden âlimlerdir. Ebû Hâtim er-Râzî; “Fıkıhta başarılı, hadîste ise hatalı idi”, Nesâî; “Sika fakat mürciî idi” demişlerdir. Onun hakkında yazanlardan bazıları Hammâd’ın ircâ görüşünden vazgeçtiğini söylemektedir. Nitekim Ma‘mer şöyle demiştir: Ebû İshak’a gittiğimizde; “Nereden geliyorsunuz?” diye sorardı. “Hammâd’ın yanından” dememiz üzerine; “Mürciî kardeş size neler anlattı?” diye sorardı. Hammâd’a gittiğimizde; “Nereden geliyorsunuz?” diye sorardı. “Ebû İshak’ın yanından” dememiz üzerine; “Ona devam edin, yoksa o sapıtacak” tavsiyesinde bulunurdu. Hammâd, Ebû İshak’tan önce irtihâl etmiştir.
Ma‘mer şöyle anlatmaktadır: Bir gün Hammâd’a; “Sen talebelerine önder ve imâm iken muhalefet etmek sûretiyle onlara tâbi olmak durumunda kaldın” dedim. Bunun üzerine o; “Hakta başkasına tâbi olmak batılda başkasına önder olmaktan daha hayırlıdır” diye karşılık verdi. Bu rivâyete göre Hammâd ircâ fikrinden vazgeçmiştir. Ebû Hanîfe (r.a.)’in mürciî olmakla itham edilmesi de buradan kaynaklanmalıdır. Zira muhtemelen İmâm-ı Âzam Ebû Hanîfe (r.a.) hocasını savunmaktaydı.
Hammâd hakkında A‘meş’in sika olmadığına dair bir açıklaması nakledilmişse de Ebû Bekir b. Ayyâş bu ha- berin yalan ve uydurma olduğunu söylemiştir. Nitekim İbn Adiy; “Bazı hadîsleri ferd ise de Hammâd güvenilir ve hadîse sarılan biridir” açıklamasını yapmaktadır.Bize göre ileride de göreceğimiz üzere gerek İmâm-ı Âzam Ebû Hanîfe (r.a.) gerekse hocası Hammâd hakıkındaki söz konusu ithamlar kendi çağdaşları tarafından yapılmamıştır.Bunlar doğrudan sahâbeden ilim öğrenmiş, onların râvisi olmuş ve İmâm-ı Âzam Ebû Hanîfe (r.a.)’in kendileri vasıtasıyla ashâbdan istifâde ettiği hocalarıdır. Aşağıda ise İmâm-ı Âzam Ebû Hanîfe (r.a.)’den ilim alan muhaddisler zikredilecektir.